Rüyalar kısaca REM ( Rapid eye movements) adı verilen hızlı göz hareketlerinin gözlenebildiği sırada görülür. Uykunun bu evresi REM veresi olarak adlandırılır. Kişi REM evresi sonunda uyandırılırsa, anımsanan rüyalar genellikle basittir: bir-iki görüntü, bir-iki kişi, bir-iki nesne.
Öte yandan beynin belli bir bölümünden küçük bir elektrik akımı geçirildiğinde, insan ve nesnelerden oluşan bir görüntü ya da anın canlanması sağlanabilmektedir.
Beynin etkinliği uyku sırasında da kaydedilebilir ve böylece kişinin rüya görüp görmediği belirlenir. Uyku, kan dolaşımı, solunum gibi faaliyetlerin çoğunda faaliyet seviyesinin azalması demektir. Canlı varlıkların çoğunun faaliyetinde bir devirli düzen vardır; bunlardan bazıları, geceyle gündüzün doğurduğu ritme tekabül eder.
Normal uyku, az ve çok derindir. Derin ve hemen hemen rüyasız geçen uykular da var gibidir. Normal uykunun derinliği başlangıçta süratle artar sonra uyanıklığa varmak üzere derece derece azalır. Bununla beraber normal uyanış, en hafif uykudan yeteri kadar açık bir süreksizlikle ayrılmıştır.
Uykudaki düşünce de bir nevi düşüncedir ama artık bu uyanıklık halindeki düşünce gibi davranışın gerçek bir uyma zorunluluğuna bağlı değildir; bu düşünce aşağı derecede bir gerginliği olan kararsız yöneliminde çok hareketli ve dolayısıyla mantıksız bir faaliyettir.
Görüşler, uyku ile arasındaki orta haller ve bilhassa bu iki hal arasındaki hakiki uykudan önce (veya bazen de sonra) yer alan gidip gelmelerde kendini gösterirler.
Mesela: İnsan, uykusunu yenmeye çalışarak bir kitap okurken başı birden bire bir yana düşer, sonra tekrar doğrulur ve bu böylece sürer. Hemen hemen ani olan bu uyuklamalar sırasında görme ve işitme sanıları görülür. (Nesneler ve kişiler hakkında hayaller, kelimelerin veya saçma sapan cümlelerin işitilmesi gibi.)
Bir kurama göre, derin uykuda beyindeki sinir hücrelerinden biri doğal süreçte yavaşça elektrikle yüklenmekte ve komşu hücreleri de aynı biçimde etkilemektedir. Bu, uyanık olduğumuzda düşüncelerin gerçekleşmesine yarayan mekanizmaya benzemektedir. Sinir hücrelerinin uyarılmaları anılarımızı canlandırıp "sahnelere" dönüştürür. Uyandığımızda da bunları anımsayıp rüya olarak adlandırırız.
Bilimsel Bilmeceler Sorular ve Doğru Cevapları
İnsanlar neden rüya görürler?
(oybil.com)
Soğan kesildiğinde neden gözyaşlarımızın akmasına yol açar, ağlatır?
(oybil.com)
Soğan doğrandığında havaya lachrymatoryfactor isimli bir enzim yayılıyor ve bu da gözde kaşıntı yapıyor. Göz ise kendini savunmak için gözyaşlarını kullanıyor.
Kadınların sesi erkeklere göre neden daha incedir?
(oybil.com)
Ses perdesinin çıkarttığı sesin yüksek veya alçak olması, ses tellerinin uzunluğuna ve kalınlığına bağlıdır. Kadınların ses tellerinin ortalama uzunluğu takriben 10 milimetre, erkeklerinki ise 18 milimetre civarındadır.
İşte bu nedenle, daha kısa olan kadın ses telleri, erkeklere kıyasla daha yüksek tonda ses üretirler. Kadınlar arasında olduğu gibi, erkekler arasında da, ses telleri değişik uzunlukta ve kalınlıkta olanlar vardır, dolayısıyla hem kadınlar hem de erkekler arasında, ses tonu farklılıkları olmaktadır.
Çaydanlıkta su kaynatılırken neden tıss diye ses çıkar?
(oybil.com)
Çaydanlıktaki suyun önce alt bölümü ısınır. Suyun sıcaklığı yükseldikçe dipte buhar kabarcıklar (hava kabarcıkları değil) oluşur. Sudan daha hafif olduklarından yukarı doğru yükselen bu kabarcıklar üst kısımlarda daha soğuk olan suyla karşılaştıklarında sönerler. Çok sayıda kabarcığın sönüşünü biz tıslama sesi olarak duyarız.
Yani bu ses oluşup sönen kabarcık sayısı arttıkça artar. Çaydanlıktaki suyun tamamı kaynama noktasına kadar ısıtıldığında, buhar kabarcıkları sönmezler; çünkü üst kısımlarda karşılaşabilecekleri soğuk bir tabaka kalmamıştır. Bu durumda artık tıslama sesi duyulmaz; çaydanlıktaki suyun tamamı kaynamaktadır.
İnsanlar üzüldüklerinde veya sevindiklerinde neden ağlar?
(oybil.com)
Göz günde 300 ml göz yaşı üretir. Duygusal göz yaşları beyindeki bir sinir merkezi tarafından gönderilen sinyalle harekete geçer ve sinyal, kan basıncının yüzde olarak yükselmesine ve yaşların gözden süzülmesine yol açar. Böylelikle insan ağlamış olur.
Başını çevirmeden arkasını görebilen hayvan var mıdır, varsa hangisidir?
(oybil.com)
Başını çevirmeden veya çok az çevirerek arkasını görebilen canlı, ismi gibi zarif olan zürafadır. Zürafanın boynu ince uzun, başı küçük ve dardır. İri ve keskin gözleri, başının iki yanında ve kafatasının en çıkıntılı bölgesindedir. Bu nedenle zürafa, başını çevirmeden arkasını kolayca görebilmektedir.
Neden her insan farklıdır ve insanlar birbirine benzemezler?
(oybil.com)
Kromozomlar üzerindeki belli bir karakteri gösteren gen bölgesi.
- Aynı özelliğin oluşmasını sağlayan genler homolog kromozom çiftinin karşılıklı bölümlerinde yer alır.
- Karakterlerin oluşmasını genler sağlar.
- Her gen bir özellikten sorumludur.
- Homolog kromozomdan insanda 23 çift vardır.
Homolog kromozomlar çeşitliliği sağlar ve bu nedenle hiçbir insan birbirine benzemez.
Balıklar öldüklerinde neden suyun üstüne çıkarlar?
(oybil.com)
Ölen balıklarda süratle bir kimyasal bozulma yani bir çeşit çürüme oluşur. Bu iç çürümeden dolayı çıkan gazlar balığın alt tarafındaki bağırsak boşluğunda toplanırlar. Balık ayıklayanlar bilirler, ayıklanacak balığın alt tarafındaki yumuşak karnı yarılır, buraya yapışık mide ve bağırsaklar kolayca çıkartılır. Balığın etli kısmı üst tarafındadır. Balık ölüp gazlar mide boşluğunda toplanınca bu kısım şişen bir balon gibi hafifler, ağırlık merkezi yukarı kayar ve balık, daha ağır kısmı aşağı gelecek şekilde ters döner.
Neden gözlerimizi sık sık kırparız?
(oybil.com)
Gözlerimizi temizlemek ve göz üzerini nemlendirmek için gözlerimizi kırpıyoruz. Göz küremizin dışa bakan bölümü, gün boyunca sürekli olarak etraftaki toz partiküllerine maruz kalıyor. Göz kapaklarımız her kapandığında, gözyaşı bezlerimizden salgılanan tuzlu salgı, gözümüzü bir anlamda dezenfekte ediyor. Normal olarak, 4-6 saniyede bir gözlerimizi kırparak, bu olağan temizliği gerçekleştiriyoruz. Ancak gözlerimizde hassasiyete neden olan herhangi bir koşul söz konusuysa, örneğin dumanlı bir ortamdaysak veya gözümüze bir şey kaçmışsa, gözün kendini bir an önce temizleyebilmesi için, daha sık göz kırpabiliyoruz. Göz kırpmamız sayesinde, gözlerimizin kurumasını da önlemiş oluyoruz.
Göz kırpmanın bir diğer nedeni ise, gözlerin yabancı maddelerden korunması. Göz kapaklarımız ve hatta kirpiklerimiz, refleks olarak kapatıldığında, tozların veya daha büyük parçacıkların gözümüze girmesi önlenmiş oluyor.
Uçaklar gökyüzünde nasıl uçuyor?
(oybil.com)
Havada bir kuş misali mesafeleri kısaltan ve insanların dünyanın her yerine kolaylıkla ulaşmasını sağlayan uçakların havada motorlar sayesinde durduğuna dair genel bir kanı bulunmaktadır. Ancak bu durum doğru değildir. Uçakların havada kalmasını sağlayan sistem motorları değil, kanatlarıdır. Uçak motorlarının görevi, öndeki hava akımını içine doğru alarak arka tarafa itmesidir. Bu sayede uçak itme gücü ile ileri doğru hareket edebilmektedir.
Uçakların kanat yapıları kesiftir. Uçak ileri yönlü hareket ettiği zaman, bu kesif yapı sayesinde kanadın alt kısmından yukarı doğru bir kaldırma kuvveti ortaya çıkmaktadır. Bu kuvvet ortaya çıkarken hava, uçağa karşı bir direnç göstermektedir. Uçağın kanatlarının sahip olduğu bir kaldırma kuvveti bulunmaktadır. Uçak hareket ettikten sonra hızı arttıkça, kanatların kaldırma kuvveti de aynı şekilde artmaktadır. Uçağın iki kanadında ortaya çıkan kaldırma kuvveti, havanın direncinin ve yer çekiminin toplam kuvvetinden daha fazladır. Bu sayede uçaklar yerde belirli bir hıza ulaştıktan sonra havalanmaya başlarlar. bilmecesitesi.com
Uçağın uçma şekli ile kuşların uçma şekli arasında doğrudan bir bağlantı bulunmaktadır. Kuşlar uçabilmek için kanat çırparlar. Her kanat çırpınışında kanatların altında kalan hava aşağı itilir. Etki ? tepki prensibi gereği kuşlar bu şekilde havalanmaktadır. Kuşlar havalandıktan sonra yükseklik kavramı hıza dönüşür ve kanatlarda bulunan aerodinamik yapı sayesinde taşıma kuvveti ortaya çıkar. Taşıma kuvveti her kanat çırpma işleminde tekrar eder ve hız artmış olur. Hızın artışı ile beraber tekrar bir taşıma kuvveti ortaya çıkar ve kuşlar bu sayede uzun süre havada kalırlar.
Uçakların havada yükselmesinin temeli de tıpkı kuşlardaki gibidir. Uçakların kanatları özel olarak tasarlanmakta ve havada kalmayı sağlayabilecek nitelikte üretilmektedir. Kanatların üretiminde kullanılan malzemeler de özel olarak seçilmektedir. Yani bilinenin aksine uçakların havada kalmasının en önemli kaynağı motorları değil kanatlarıdır.
Balıklar suda nasıl nefes alıp verirler?
(oybil.com)
Balıklarda bulunan solungaçlar, su içerisinde bulunan erimiş haldeki oksijeni alarak, dışarı verilmesi gereken karbondioksiti suya geri döndürecek yapıya sahiptirler. Diğer bir deyişle, balıklara özgü bir organ olan solungaç, suda erimiş şekilde yer alan Oksijeni kana ve vücuda alırken, karbondioksitin de dışarıya gönderilmesini sağlar. Bu şekilde vücutta bulunan kirli kan temizlenir ve aynı şekilde temiz kana dönüşmesi sağlanır.
Bazı balık türlerinde, su üzerinde bulunan normal havayı solumalarına yardımcı olan ek solunum organları bulunmaktadır. Hatta büyük balık türlerinin bir kısmında yalnızca su yüzeyindeki hava ile solunumu sağlayacak donanım bulunmaktadır. Bu türdeki balıklar, uzun süre su altında kaldıklarında, tıpkı diğer hayvanlar ve insanlar gibi boğulabilmektedir.
Balıklar ve bazı diğer deniz canlılarının nefes almasına olanak sağlayan solungaç, kan damarları ile oldukça yoğun bir şekilde ağ gibi örülmüştür. Ayrıca solungaç, birden fazla delik ve girintilerden oluşmaktadır. Biyolojik açıdan karmaşık ve kompleks bir yapıda olan solungaç, balıkların yaşam kaynağı olarak bilinmektedir.
Gök gürlemesi (gürültüsü) nasıl olur?
(oybil.com)
Şimşek çakması sonucunda ortaya çıkan sıcaklık havayı ısıtır ve genişletir. Bu genleşme sonucunda birbirinden hızla uzaklaşan hava molekülleri, gök gürültüsü dediğimiz o korkunç sesi çıkarırlar.
Işığın saniyedeki hızı nedir?
(oybil.com)
Bir saniyede 300.000 km yol giden ışık sesten daha hızlıdır. Bu nedenle, yıldırımın sesini duymadan önce ışığını görürüz. Güneş ışınları dünyamıza gelebilmek için, 149.5 milyon km?lik yolu 8 dakika 18 saniyede alır.
Kış mevsiminde buzlanmış yollara neden tuz dökülür?
(oybil.com)
Kışın çok kar yağışı alan bir bölgede yaşıyorsanız, karayolları görevlilerinin yollardaki buzlanmayı gidermek için tuzu kullandıklarını görmüşsünüzdür. Ancak tuz aynı zamanda dondurma yapımında da kullanılmaktadır. Peki ama tuz, bu iki ters gibi görülen işlevi nasıl becermektedir?
Herkesin sandığının aksine tuz suyun içinde şekerin eridiği gibi erimez. Tuz buzun içine girince onu çözer. Tuz yine kalır ama buz çözüldüğü için artık o su değil, tuzlu sudur ve erime noktası saf sudan daha düşüktür.
Buzlanmış yollara tuz döküldüğü zaman, tuz önce buz ile çözümlenerek bir buzlu su tabakası oluşturur ve bu çözeltinin donma noktası düşük olduğundan, sıfırın altındaki sıcaklıklarda bile donmadan kalabilir. Günümüzde ABD'de üretilen tuzun yüzde 45'i yollardaki buzun eritilmesinde kullanılmaktadır.
Bilindiği gibi su, sıcaklığı sıfır dereceye varınca donar. Suya tuz ilavesi ile bu donma sıcaklığı da düşer. Suya yüzde 10 tuz ilavesi donma sıcaklığını -6 dereceye indirir. Yüzde 20 tuz karıştırılmış su ise -16 derecede donar. Ancak yolun veya buzun ısısı -16 dereceden de az ise artık tuzun erimede pek etkisi olmaz, sadece buzun üstünde kalarak tekerleklerin kaymasını azaltabilir.
Dondurma yaparken de karışımın çevresinde çok düşük ısıya ihtiyaç vardır. Dondurma karışımının etrafındaki ısının çok düşük olması, ancak bu düşük ısıda karışımın donmaması gerekir. Burada eklenen tuz karışımın sıfır derecenin altında bile donmadan dondurmanın oluşturulmasını sağlar.
Hatırlarsanız "Titanic" filminde okyanus suyunun ısısı sıfırın birkaç derece altında olmasına rağmen, deniz suyunun yüzeyi, içindeki tuz nedeni ile hala donmamıştı.