Nasrettin Hoca Fıkraları Arşivi
Nasreddin Hoca, Akşehir'de kadılık yaparken birbirlerinden şikayetçi olan iki adam huzura gelir. Biri, bana borcu vardı, ödemedi. Ben de borcuna karşılık tarlasının bir kısmını çitle çevirdim, der. Öteki, doğru, borcum var, ödeyemedim ama tarlamın bir kısmını sahiplenmesi doğru değil, der. Hoca olay yerine iki adam ve şahitlerle gider. Çiti kaldırtır. Alacağın var ama böyle yapman yanlış, der. Borcu olan adama, sen de borcunu öde, der. Adam, param yok, der. Nasreddin Hoca, paran yok ama malın var. Tarladaki buğdayı sat, der. Orada bulunan şahitlerden ve meraklı köylülerden buğdayı satın alan çıkmaz.
Bunun üzerine Hoca tarladaki buğdayı ortalama bir fiyata satın alır. Adam, paranın bir kısmıyla borcunu öder. Böylelikle mesele tatlıya bağlanır. Olanlar kısa zamanda Akşehir'de kulaktan kulağa yayılır. Herkes, bravo şu Nasreddin Hocaya, der.
Davaların kısa sürede sonuçlanmasının ve adaletin yerini bulmasının halkın yararına olduğu bir kez daha anlaşılır.
Serdar Yıldırım
Hoca yer altında bir ahır yapmak hevesine kapılmış. Toprağı kaza kaza her şeyden habersiz bir halde komşunun ahırına geçmiş. Bir sürü öküz görünce koşa koşa karısının yanına gitmiş.
- "Hanım, hanım!" diye bağırmış.
- Müjdemi isterim! Eski zamandan kalma bir ahır ve birçok öküz buldum.
Reyhan
Hoca Merhum bir gece evin damında bir ayak sesi duyup hırsız olduğunu anlar ve:
- Hatun geçen gece eve geldim, kapıyı o kadar çaldığım halde açmadın ben de şu duayı okudum ve ayın ışığına yapışarak yavaş yavaş bacadan girdim, der ve bir dua okur.
Hırsız Hocanın okuduğu duayı ezberler ve o da biraz sonra evdekilerin uyuduklarına kalbi kanaat getirince duayı okuyarak kendisini bacadan aşağı koyverir. Bir de bakar ki yorgunluktan kıpırdayacak hali kalmamış. Hoca Merhum hemen koşup:
- Hanım hırsızı yakaladım, çabuk ip getir diye bağırınca hırsız:
- Efendi kendini boşuna yorma, o dua sende, bu akıl bende olduğu müddetçe ben senin elinden nasıl olsa kurtulamam, der.
fıkraoku.com
Nasreddin Hoca pazarda görüp beğendiği fiatı yirmi akçe olan konuşkan papağanı uzun pazarlıktan sonra beş akçeye alır. Fakat papağanı evde bir türlü konuşturamaz.
"Ey papağan, neden böyle yapıyorsun? diye sorar.
Papağan:
"Bak Hoca, beni ucuza kapatıp beş akçeye aldın. Dünyada bir tek uyanık sen misin? Eski sahibimi buraya getir. Gözümün önünde on beş akçeyi ver. Söz sana sabah akşam susarsam namerdim."
Hoca adamı bulup evine getirir ve papağanın önünde on beş akçeyi verir. Bunun üzerine papağan neşelenir ve konuşmaya başlar. Anlatır da anlatır. Dört gün sonra Hoca çaresiz papağana yalvarır:
" Papağan, ne olur, sus artık. Günlerdir uyuyamadım. Al şu iki akçeyi, " der. Papağan akçeleri alır ve susar. Nasreddin Hoca uykuya dalar ve ertesi güne kadar deliksiz bir uyku çeker.
Serdar Yıldırım
Hoca, minberden cemaate hitaba başlar:
- Ey cemaat-i müslimin, deyince: Arkalardan Temel, cevap verir:
- Efendum! Bağa mi deyisun?
Reyhan
Biri Hoca'ya sormuş:
- "Gagasında zeytin dalı ile Nuh Peygamber'e geri gelen güvercin dişi miydi yoksa erkek miydi?"
- "Tabii ki, erkekti, şayet dişi olsaydı, o kadar süre ağzını kapalı tutamaz ve zeytin dalını getiremezdi."
fikralarimiz.com
Bir gece Hoca'nın evine hırsız girer, evde ne var ne yok hepsini çalar, evine götürür.
Bu sırada onu gözetleyen Hoca eşyasının kalanlarını sırtına alarak hırsızın evine götürür.
Hırsız hayretle sorar:
- Evimde bu saatte ne arıyorsunuz? Hoca gayet sakin:
- Oğlum biz bu eve taşınmadık mı?
fıkraoku.com
Çocuklar bir gün dere kenarında oynuyormuş. Nasreddin Hoca'yı gören çocuklar, "haydi Hoca'ya şaka yapalım" demişler. Çocuklar ayaklarını birbirine dolaştırıp:
- Hocam ayaklarımız karıştı, bulamıyoruz, demişler.
Hoca söyle bir bakmış eline bir sopa almış. Çocukların ayaklarına ufaktan dokunmaya başlamış. Çocuklar hemen ayaklarını çekmişler. Hoca:
- Gördünüz mü? Nasıl da buldunuz ayaklarınızı, demiş.
fıkraoku.com
Nasreddin Hoca bir gün balık avına gitmiş. Dere kenarında bir ağacın altına oturmuş. Oltasını çıkarmış. Kancanın ucuna yanında getirdiği küçük beyaz kurtçuklardan birini takmış, suya fırlatmış. Başlamış beklemeye?
İki üç dakika geçmiş geçmemiş, büyükçe bir balık oltanın önünde peydah olmuş. Balık oltanın etrafında birkaç tur atmış ve yemi kancasından çıkarıp yemiş. Nasreddin Hoca bu işe çok şaşmış.
Kancanın ucuna bir kurtçuk daha takmış. Balık aynı şekilde kurtçuğu yemiş, kancaya tutulmamış. Nasreddin Hoca balığa oyun oynamaya karar vermiş. Oltanın ucundaki kancanın ucuna biraz daha küçük bir kanca takmış, suya fırlatmış. Az sonra balık alışkın hareketlerle gelmiş, küçük kancayı kurtçuk zannedip ısırmış ve oltaya yakalanmış. Başlamış çırpınmaya?Nasreddin Hoca hemen oltayı sudan çıkarmış ve balığı tutmuş:
? Seni köftehor, bütün yemleri yedin bitirdin. İyi alışmıştın hazırlopçuluğa. Ben buraya doyunmaya gelmiştim, doyurmaya değil ? demiş ve balığı pişirip, afiyetle yemiş.
Serdar Yıldırım
Nasreddin Hoca?nın çocukluğunda annesi komşuya soğan istemeye gönderir. Nasreddin komşunun kapısına gelince içeriden gelen konuşmaları duyar. Kapıyı çaldığı anda konuşmalar kesilir. Biraz bekler, fakat kapıyı açan olmaz. İkinci defa daha kuvvetlice çalar. İçerden kulağına gülüşme sesleri gelir. Bu duruma canı sıkılır. Evine döner. Annesine, komşu gezmeye gitmiş, der. Akşam yemeğinde soğansız, lezzetsiz çorbayı içerler.
Aradan birkaç gün geçer. Nasreddin?in evde yalnız olduğu bir gün kapı çalınır. Nasreddin kapıyı açar. Gelen komşunun oğludur.
Komşunun oğlu: ? Arkadaşım nasılsın? Evde yemek pişiriyorlar. Aksilik bu ya tuz kalmamış.
Tuz istemeye geldim ? demiş.
Nasreddin: ? Geçen günlerde size soğan istemeye gelmiştim. Kapıyı bile açmadınız. Üstelik
bir de gülüyordunuz. En çok da senin sesin duyuluyordu. Biz o akşam çorbaya sizin
gülüşlerinizi doğradık. Pek lezzetli oldu. Şimdi sen benden tuz isteme. Tuzun yerine şu
kahkahaları yemeğe karıştırın. Tadı tuzu yerine gelir ? der ve hah hah ha diye güler.
Serdar Yıldırım
Fıkra Ekleyin
Komik Fıkralar Ana Sayfa
Nasrettin Hoca Fıkraları Arşivi